YAZARLAR

Vivaldi’nin büyüleyici sonatlarıyla mevsimlerin sonu ve zarif bir Karlı Yılbaşı deneyimi

Gözü Salondan Gitmekte Olan İnsanlarda Olan Dostumdan

Gözlerim salonun girişinde yürümekte olan insanlara takıldı. Oraya kadar gelen arkadaşıma dönüp sordum: “Nasıl yani?” O da anlatmaya başladı.

“Eski bir imaj mı yoksa yeni bir kayıt mı saklarsın? Demek istediğim, yıllardır tanışık olduğun bir insanı hatırladığın vakit zihninde onun isminin kayıtlı olduğu dosya, o kişinin hangi resmi ile saklanır? Eski ya da yeni bir imajla mı? Yoksa onun sürekli kullandığı bir kelimeyi mi ya da kendisinin asla bilemediği, konuşurken yaptığı bir mimiği mi saklarsın? İnsanları zihninde nasıl saklarsın?”

Bu sorular üzerine düşünmeye başladım ve dostum bana bakarak gülümsedi: “Hiç böyle bir şey düşünmemiştim.” dedi. Ben de aklımdakileri anlatmaya devam ettim.

“Son günlerde düşündüğüm şey ne biliyor musun? Biz küçükken, belli bir yaşa kadar hiçbirimiz maddi dünyanın çok da farkında değilken evde yalnızca sevgi ile beslenip mutlu olabilen küçük insanlardık. Ancak yıllar geçtikçe büyümeye, büyüdükçe de aile içinde bizi besleyen o saf sevgiden uzaklaşmaya başladık. Araya başarı ve para hevesi girdi. Bizim olmayan yerleri bizim yapma, hiç gidilmemiş koylara kaçma, yapılmamış her şeyin peşinden koşma gibi hevesler girdi. Bu hevesler bence büyük insan olma, tek başına parlama, en iyi olma, yalnız başına başarma gibi tam anlamıyla yaşayıp deneyimlemeden bir sonraki evreye geçemeyeceğimiz bir takım tutkularla da dolu heveslerdi.”

“O nedenle, gittikçe kalabalıklaşırken aynı zamanda da yalnızlaştık. Bence şimdi o tutkulardan arınıp, yeniden etrafa dönüp baktığımızda bir zamanlar bizi sarıp sarmalamış olan o koşulsuz ve saf sevgiye yeniden zaman yaratmaya başlamamız gereken bir yerdeyiz. En başta bizi bu dünyaya alıştırırken bizi besleyen, ailemizden gelen tanımsız olan o gerçek sevginin olduğu yerdeyiz yani.”

Sevdiğim dostum kafasını kaldırıp bana bakarak dedi ki: “Sen bunları anlatmaya başlayınca birden aklıma babam geldi. Babamla 2 yıldır oldukça saçma bir sebepten dolayı görüşmüyoruz biliyor musun?”

Salondan çıkmak için hazırlanan ön sıramızdaki çiftin hareketini izleyerek konuşmaya devam ettim ve dedim ki: “Bence hayatlarımızda olan insanlara, sevdiğimizi ve bizde gerçekte ne anlam ifade ettiklerini yeterince anlatamıyoruz. Buna yakın çevremiz, iş çevremiz ve en çok da ailemiz dahil.”

Sevdiğim dostum bir müddet sessiz kaldı ve sonra bana dönerek şunları söyledi: “Senin söylediğin o saf sevgiden başka hiçbir şeyin etrafımı sarmadığı o küçüklük günlerimi düşünüyorum. O kadar çok anımız var ki aslında babamla. O anıların nerdeyse hepsini hatırlıyorum. Ve şu an tüm bu anılardan sonra babamla küsme sebebimiz bile bu saf sevginin yanında öyle önemsiz kaldı ki.”

Ben de gülümseyerek ona şöyle cevap verdim: “Çünkü aslında zihnimizde bunların hepsi kayıtlı. Sadece günlük koşuşturmaları o kadar çok önemsiyoruz ki bu anıların zihnimizdeki kayıtlarına bakmayı ihmal ediyoruz. O nedenle de hayatlarımızdaki bazı kişilerle eğer kötü bir an yaşadıysak o kişilerin bize kattıkları iyilikleri hiç düşünmeden kötü olarak hatırlıyoruz ve bunu da bizden başka kimse görmediği için son anıda takılı kalmış oluyoruz.”

Sevdiğim dostum gülümseyerek bana baktı ve şöyle sordu: “Sence ben ne yapmalıyım?” Ben de ona şu öneride bulundum: “Buna sen karar vereceksin ama bence bu yılbaşında babana onu mutlu edecek bir şey verebilirsin. Senin için çok basit olan ancak onu çok mutlu edecek olan bir şey mutlaka vardır.”

Salon artık tamamen boşalmıştı. Sevdiğim dostumun kulağına eğilerek şunları söyledim: “Bu dünyada bir tane baban var ve sen de onun kanını taşıyorsun. Bunu bu dünyadaki hiç kimse değiştiremez. Bu durum aynı zamanda da bir mucize aslında. Bu mucizenin, bu evren ve dünyada gerçekleşmesi istenen bir olayın gerçekleşebilmesi için hesaplanan ihtimaller arasındaki yüzdesini tahmin edebiliyor musun? Eğer pek çok ihtimali geride bırakarak bir ruh seninle aynı ailede olmak üzere bu dünyaya gelebiliyorsa bence bu ihtimal asla ihmal edilmemesi gereken bir olaydır. Bu bilinçte kavrayamadığımız bir düzenin bizi de varatan bir kaynak tarafından bize ulaşma ve bizde görünme biçimidir.”

Sevdiğim dostum gülümsedi. Ben de ona gülümseyerek şu sözlerle cevap verdim: “Artık başka bir evreye geçme vaktimiz geldi. Birbirimizi ne kadar seversek kendimizi de o kadar sevmiş olacağımız ve birbirimizden ne kadar uzak kalırsak da kendimizden bir o kadar uzak kalmış olacağımız bir evreye. Bu yeni yılda sevginizi çoğaltarak kendinizi daha çok sevebileceğiniz alanları açmanız, tüm açık parantezleri kapatmanız temennisiyle. Yeni yılınız kutlu olsun!”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu