Kelebek, tırtıldan doğan bir mucizedir!
Bir Sanat Sergisine Göz Atarken Yaşanan Anılar
Bir sanat sergisine giderken, yağmurun etkisiyle ıslanmış bir şekilde içeri adım atıyorum. Eski taş binada bulunan galeri, Osmanlı döneminde bankerlik müessesesini kuran Camondo Ailesi’ne ait bir mülk. Binanın tarihi ve önemi hakkında düşüncelere dalıyorum, ancak hala yağmurun izleri paltomda duruyor.
Asansörle galeriye inerken, sergi hakkında daha fazla bilgi ediniyorum. Sergide toplam 4 sanatçının eserleri sergileniyor: Nazan Azeri, Emre Okçuer, Rüçhan Şahinoğlu ve Fatma Ünsal.
Eserlere doğru ilerlerken, her adımda topuk sesimi duyuyorum. Seslerin sessizliği yırtıp geçtiğini hissediyorum. Bu anlarda insanın sessizliğin içinde yarattığı mecburi seslerin ne kadar etkileyici olduğunu düşünüyorum.
Eserlerin içerdiği duygulara gelince, biri annemin gelinliği temalı büyük tuvaller dikkatimi çekiyor. Gelinliği giymiş biri asla ilk giydiği günkü gibi aynı hissiyatı yaşamıyor. Bu eser, annemin gelinlik fotoğrafları aracılığıyla anısını canlandırıyor. İnsanı kendi hatıralarına bağladığı için çok sıcak bir his veriyor.
Bir diğer bölmede bir film oynuyor. Film, bebeğin anne karnında geçirdiği zaman süresince çıkardığı gerçek seslerden oluşturulmuş. Gözü kapalı bebek suratının hücre yapısı görüntüleri ile birleşince hipnotik bir deneyim yaşatıyor. Bu görüntü, bir yuvanın geçici olduğunu ve hayal kırıklıklarını temsil ediyor.
Sergide geçirdiğim zaman boyunca, sanat eserlerinin beni nasıl etkilediğini ve duygularımı nasıl harekete geçirdiğini fark ediyorum. Günlük yaşamın karmaşasından uzaklaşıp, sanatın ve sessizliğin içinde kendi düşüncelerime dalmışım.