Yargıtay Kararını Bekleyen Depremzedeler
Türk Alman Üniversitesi’nden Prof. Dr. Vural Seven: ‘Yargıtay kararı beklenmeli’
Türk Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Vural Seven, 11 şehri etkileyen depremin ardından yaklaşık 10 bin kişinin Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nun (DASK) kendine yaptığı tazminat ödemesi konusunda mahkemelere ve tahkim komisyonuna başvurduğunu belirterek ilginç açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Seven, “İlk karar Tahkim’den sigortalı lehine çıktı. Temyiz edildi. Şu anda konu Yargıtay’ın önünde. Yargıtay bu yararı verdiğinde anlaşmazlık konusu olan tutarın ödenip ödenmeyeceği belli olacak. Yargıtay kararı sadece Tahkim veya mahkemelere gidenleri kapsar, ama dava açmayanlar açısından sorun yok, zamanaşımı süresinin dolmasına henüz çok var. Vatandaşların Yargıtay kararını beklemesini, Tahkim ve mahkemelere karar sonrası gitmelerini öneriyorum. Belki de Yargıtay kararına göre DASK diğer poliçe sahiplerine de başka bir şeye gerek olmadan ödeme yapacaktır” ifadelerini kullandı.
Aynı zamanda Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakemi olan Seven, sorunu şöyle anlattı: “25 Kasım 2022’de deprem sigortaları için yapılacak tazminat ödemeleri için tarife değişikliği yapıldı. Metrekare başına ödenecek tazminat teminatı bin 500 liradan 3 bin liraya çıkarıldı. Deprem 6 Şubat 2023’te oldu. Poliçeler yıllık olduğu için 6 Şubat 2022’den 25 Kasım 2022’ye kadar yapılan poliçeler eski tarife üzerinden, 25 Kasım’dan 6 Şubat 2023’e kadar olan poliçeler ise yeni tarifeler üzerinden yapıldı. Deprem bölgelerinde zarar gören evlerin yaklaşık yüzde 80’i de eski tarifeli. Son 2.5 ay ise yeni tarifeden yapıldı. Eski tarifeye sahip konut sahipleri de zeyilname ile tarifelerini değiştirebilirdi. Şimdi DASK ile depremzede vatandaşlar şu sorunu yaşıyor: Tarifeler otomatik olarak değiştirilebilir miydi? İkinci olarak DASK’ın bildirim zorunluluğu. Uyuşmazlıkların yüzde 80’i bu iki konuda.”
İsteğin hukuki olmayan yönlerine de değinen Seven, konu hakkında şu açıklamalarda bulundu:
“Türk Ticaret Kanunu’nda genel şartlarda bir değişiklik olursa ve bu sigortalının lehine ise uygulanır diyor. Ancak şimdi söz konusu olan değişiklik tarife ve talimatlarda yapıldı. Diğer yandan şu anda uygulanan tarife ve değişiklikler 2016 tarihli. Sadece rakamlar değişiyor. 2019’a kadar bu konuda hiç hüküm yok. 2019’da Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) bir hüküm koyarak geçmişteki poliçelere de uygulanabileceğini söylüyor. 2022 tarifesinde de böyle bir hüküm yok. Şimdi siz yargı olarak bu boşluğu doldurabilir misiniz? Anayasanın hükmü açık, yargı idari işlem ve eylem niteliğinde karar veremez. Yargı tarifeyi değiştirirken idarenin yerine kendini koymuş olur. Düzenleme hukuki olmaz.”
DASK’ın sigorta olmadığına dikkat çeken Seven, konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “Doğal Afet Sigortalı Kurumu’nun (DASK) bir sigorta değil, bir kamu hukuku tüzel kişisi olduğunu söyleyen Seven, devletin anayasal sorumlulukları olduğunun altını çizerek, 1999 depreminden sonra oluşturulan DASK ile devletin depremler nedeniyle sorumlulukları yerine getiremediği için halk ile paylaşma gereksinimi nedeniyle kurulduğunu anlattı. Umumi afetlerle ilgili kanunda devletin yardım zorunluluğu olduğunu ancak DASK ile de bağ kurulduğunu ifade eden Seven, ‘Doğal afet nedeniyle ortaya çıkan zararların tümünü karşılamak zorunda da değil devlet. Temel zararlar ödeniyor. Ancak kanun hükmü olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile devlet, DASK’ı olmayana da yardım kararı aldı. Diğer yandan depremde sigortacıların ödediği yaklaşık 150 milyar liralık zararın 15 milyarı Türkiye’den çıktı. Geri kalanı uluslararası sigorta sisteminden karşılandı. Siz başlangıçta aldığınız kararları sonra değiştirdiğinizde sigortacılar, kurul değişikliklerini örnek gösterip, sonrasında zorluklar çıkarabiliyorlar.”
Tahkim komisyonunda yaşanan hakem sorununa da değinen Seven, “Sigorta Tahkim Komisyonu’nda hakem olarak DASK aleyhine karar verenlerin aynı zamanda sigortalıların avukatı olduğuna ilişkin tespitler yapıldığını anlattı. “Böyle 16-17 kişi tespit edildi. Aynı hakemin 600-700 başvurusu olup bir yandan da hakemlik yaptığı anlaşıldı. Bu Tahkim’in güvenirliğini zedeledi. Hakemin tarafsızlığı çok önemli” ifadelerini kullandı.
Ayrıca sigorta hukukundaki trafik sigortası konusuna da değinen Seven, Anayasa Mahkemesi’nin gerçek zarar ilkesine göre karar verdiği değer kaybı sorununa dikkat çekerek, “Diğer yandan genel şartlara uymamak bir idari para cezasını gerektiriyor. Şirketler bu nedenle bu formüle göre ödeme yapıyor. Bu da Anayasa Mahkemesi kararında belirttiği tutardan az oluyor. Bu nedenle gereksiz yere uyuşmazlık ortaya çıkıyor. Sigorta şirketlerinin maliyeti üç katına çıkıyor. SEDDK’nin genel şartları değiştirmesi gerekiyor” açıklamalarında bulundu.
Anayasa Mahkemesi’nin 5 Mart 2024’te Karayolları Trafik Kanunu’nun 94’üncü maddesini iptal ettiğini hatırlatan Seven, iptal edilen bu kanunun aracını satanların bu işlemin ardından zarar gören üçüncü kişileri korumak için sigortalılık süresinin toplamda 45 gün daha devam ettirildiğini vurguladı. Mahkemenin yeni bir düzenleme yapması için hükümete 9 ay süre verdiğini ifade eden Seven, “İptal edilen bu kanuna göre bu süreçte aracı satın alan kişi sigorta yaptırmazsa zararı sizin sigortanız karşılıyor. Eğer satın alan kişi ehliyetsiz veya alkollü araç kullanırsa sigorta şirketi zararı ödüyor fakat yeni malike değil eski malike rücu ediyor. Fakat bana göre KTT’da bu özel hükmüdür. Bu özel hüküm iptal edildiğine göre Türk Ticaret Kanunu devreye girer. Türk Ticaret Kanunu’nda ise zorunlu sigortalarda 1 aylık süre zaten var. Yani sorun çözülmüş değil.” şeklinde konuştu.