“Müzik büyük ilgi gördü, ancak kasetler beklenildiği kadar satmadı”
Barbaros Hayrettin: 1990’ların Marjinal İsmi ve Müzik Serüveni
Barbaros Hayrettin, Türk pop müziğinin altın çağlarında sıra dışı şarkıları ve benzersiz tarzıyla adını duyurdu. Uzun kıvırcık saçları, siyah bıyığı, papyonu ve büyük gözlükleriyle, “Ben sizin babanızım. Ben ne dersem o olur” şarkısıyla büyük bir çıkış yakaladı ve adeta ana haber bültenlerinin vazgeçilmezi haline geldi. Televizyon programlarına konuk olan Hayrettin, renkli karakteriyle izleyicilerin gönlünde taht kurmayı başardı.
Kütahya doğumlu olan Barbaros Hayrettin, müzik serüvenine babasının kaval çalmasına hayranlıkla başladığını anlatıyor. Lise döneminde Azot 57 orkestrasının sahnelerini izleyerek müzik tutkusunu pekiştiren sanatçı, hızla davul çalmayı öğrenerek orkestraya katıldı. Hayrettin, askerliğini yapmayan bir davulcunun yerine geçerek kısa sürede yeteneklerini sergilemeye başladı.
Eğitim hayatını müzik tutkusuna feda eden Barbaros Hayrettin, Almanya’da yaşamaya karar verdi. Berlin’de müzisyen arayan bir grupla tanışarak orkestra kurdu ve Türk müziğini Almanya’da başarıyla tanıttı. Yıllar süren müzikal yolculuğunda pek çok grubun kurucu üyesi olarak sahne alan Hayrettin, 1983’te İstanbul Harbiye Açıkhava’da unutulmaz bir konser verdi.
Barbaros Hayrettin’in hayatını değiştiren şarkı olan “Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur” ise müzik dünyasına hızla damgasını vurdu. İlk duyulduğunda anlaşılamayan ama kısa sürede şöhrete kavuşan şarkı, mizahi ve hiciv dolu sözleriyle dinleyicileri etkiledi. Bu şarkıyla bir anda ünlenen Hayrettin, o dönemde sosyal medyanın olmadığı zamanlarda yaşadığı şaşkınlığı ve şöhretin kendisine getirdiği ani ünü anlatıyor.
Hayatındaki inişli çıkışlı dönemleri samimi bir şekilde paylaşan Barbaros Hayrettin, hala müzik yapmaya devam etme ve yeni albümler çıkarma hayali kuruyor. Güldürmeyi ve gülmeyi seven sanatçı, içindeki çocuğu öldürmeyi reddediyor ve kendi küllerinden yeniden doğmayı umut ediyor. Gözlerden uzakta yaşamını sürdüren Hayrettin, müzik tutkusundaki kararlılığını ve özverisini her geçen gün arttırarak geleceğe umutla bakıyor.