Ekranı nasıl paylaşabilirim karşılıklı sohbet ederken?
Kırklarında Bir Yayınevi Yönetmeni ve Gizli Polis Arasındaki Öykü: Profesyonel
Yugoslavya’nın bölünme süreci, politik ortam ve sanatçıların maruz kaldığı durumlar etrafında gelişen bir entelektüel hikaye, Profesyonel. Bu oyunu, Duşan Kovaçevic’in maharetine borçlu olduğumuzu söylüyoruz.
Bülent Emin Yarar: “Sıkılmadınız mı artık?” diye sık sık soran meslektaşlarımıza, seyirciler ise “Bu kadar yıldır nasıl bu kadar taze kalabiliyor?” diye şaşırıyor. Biz bu oyunu gerçekten seviyoruz. Seyirciyle bu kadar iç içe olmayı, bu kadar uzun süre devam edeceğimizi hiç düşünmemiştik. 14 sezon boyunca oynayacağımızı ve seyirciyle bu denli bağ kuracağımızı hiç tahmin etmemiştik. Profesyonel, bir oyunda öne çıkan sözün gücüne sahip bir oyun. Seyirciyi, herhangi bir görüşten olmasına rağmen birleştiren bir özelliği var. Bu sıradan bir polis memuru ile aydının hikayesi gibi görünebilir, ama içinde hem aydın eleştirisi hem de insan eleştirisi vardır.
Yetkin Dikinciler: “Bülent Bey başta ‘Bu oyun beni bitirir’ diye espri yapıyordu. Ama şükürler olsun ki, daha güzel bir şekilde yaşatıyor. Ne yazık ki hızlanan bir dünyada, insanlar arası iletişim seviyesi neredeyse sıfıra düşmüş bir dönemde, iki saat boyunca birlikte muhabbet edebilmek ya sadece eski dostlarla ya da güzel sofralarla ya da bir terapistin hastasıyla olabiliyor. Profesyonel’i izlemeye gelen insanlar, herkesin bildiği ama çekinceleri yüzünden konuşamadığı şeyleri, sahne alanında paylaşıyor. Farklısın, o yüzden tuzaklara karşı savaşmalısın. Gerçek hayat yapaylaşırken, sahneye taşınan şey gerçeğin kendisi oluyor. Bu tür oyunlara ihtiyacımız var.”
Motivasyonunuzu ilk günkü gibi tutan şey nedir?
Bülent Emin Yarar: “Seyircinin bizimle birlikte o şarkıyı söylemesi. Şakespeare’in Hamlet’ini oynuyorum. 500 yıl önce yazılan bir metin, hala geçerli. İnsanoğlu aynı yerde, yaşadıklarımız aynı. Motivasyon, seyirciyle birlikte gelen bir şey. Kimse olmasa, ‘yeter artık’ der ve bırakırız.
Yetkin Dikinciler: “Düzgün ve layıkıyla yapabilmek. Bir iddiamız var. Seyirciye bir şey anlatacağımızı söylüyoruz. Yazara, eseri sahnede nasıl canlandırdıysak ona sadık kalmaya çalışmak, her gün yeniden uyanmak gibi. Bugün de “uyanmayayım” demiyoruz, bu kadar günaydın bir şey.
Yazarla tanıştınız mı? Neler söyledi?
Bülent Emin Yarar: “Şehir Tiyatroları’nın bir prömiyerinde tanıştık. Arada, ‘Biz de Profesyonel’i oynuyoruz,’ dedim. O da, ‘Dramaturjisine en güvendiğim oyunum,’ dedi. Oyunları hakkında ise, ‘Benim oyunlarımda gülerken bir anda başka bir duyguya geçmek, çok kompakt bir şekilde gelişir. Oynadıkça bunun farkına varacaksınız,’ demişti. Kovaçevic’i izlemesini çok arzu ediyorduk ama nafile.”
Oyunun uzun suskunluk sahneleri de mi yazarın isteği?
Yetkin Dikinciler: Kovacevic, nasıl oynamamız gerektiğini söyleyecek kadar yetenekli bir yazar. Oyununda seyircinin mendili doğaçlama çıkardığını düşünebilirsiniz. Oysa ki yazar, oraya mendilin çıkacağını yazmıştır. Oyunda suskunluk anları vardır. Birlikte konuşmaktan çok birlikte susabilmeyi öğrenmeliyiz. Oyun; sınırların, dinin, dilin, ırkın gibi farklılıkların ortadan kalktığı bir alan yaratır. Paylaşamayacağımız hiçbir şey yok, sonuçta ölümü de birlikte paylaşacağız. Tiyatroya, daha geniş bir sanat alanına ve dertleşmeye ihtiyacımız var.
Bülent Emin Yarar: “Oyuncu, yazarın derdini üstlenmeli. Yazar kendini eleştirmiş ve bunu yaparken başka renklere bürünmüş. Çok açık ve dürüst bir şekilde ele almış. Bizler de aynı şeyi yaşamak zorundayız. Sözün etkisini içselleştirmelisiniz ki size ait olsun. Siz tarafından benimsendikten sonra istediğiniz şekilde söyleyebilirsiniz. Sevdiğimiz sözleri birbirimizle ve yönetmenle paylaşırız, ama en önemlisi seyirciyle paylaşmak.”